45 yaşındaydım… Yıllar akıp gitmiş, hayat beni bambaşka bir yere sürüklemişti. Genç yaşta eşimi kaybettim, çocuklarım büyüyüp evlerini kurdu. Torunlarım bile artık okul çağında. Evimde, dört duvar arasında yalnızlıkla baş başa kalmıştım. Günlerim kitaplarla, eski dostlarla edilen birkaç lafla ve televizyon karşısında geçiyordu. Ama eksik bir şey vardı: Bir kadının iç sesi…
Sosyal Medyada Başlayan Yeni Bir Hikâye
Bir gün eski bir arkadaşım, “İnternetten insanlarla tanışabilirsin,” dedi. Önce biraz burun kıvırdım ama sonra “neden olmasın” diye düşündüm. Facebook’ta gezinirken gelen bir mesaj, tüm düzenimi altüst etti:
“Slm Ayşe Hanım. Profilinizi çok beğendim. Tanışmak isterim.”
Adı Fırat’tı. 45 yaşında, yakışıklı, iş insanı olduğunu söyledi. Bir başka şehirde yaşıyordu ama ilgisi yakındı. Her gün mesajlar, telefonlar, tatlı sohbetler… Zamanla, sanki yıllardır tanıyormuşum gibi hissettim. “Senin yanında olmak istiyorum,” dedi ve geldi. Kapımı, kalbimi açtım.
Ama hikâye burada bitmedi…
Komşudan Gelen Akşam Yemeği Daveti ve Sosyal Normlara Meydan Okuyan Bir Gece
İki ay kadar önce yan daireye yeni komşular taşındı. İlk başta sıradandılar; merhaba-merhaba dışında fazla iletişimimiz yoktu. Bir sabah işe giderken göz göze geldik. O bakışla başlayan sohbet, kısa sürede bir davete dönüştü: “Bir akşam yemeğine bekleriz.”
Nezaketen kabul ettim ama içimde deli sorular: “Neden beni davet etti? Bekâr olduğumu biliyor mu? Bu sadece bir komşuluk mu?”
Bir arkadaşımı da yanıma aldım. Kadın mıknatısı gibi çekiciydi ve bu, gecenin seyrini epey etkileyecekti.
Başörtülü Ama Mini Etekli: Normlar Altüst!
Kapıyı adamın eşi açtı. İlk kez görüyordum. Başı örtülüydü ama üzerindeki dar etek ve yapışık tişört, kafamdaki tüm kalıpları yıktı. Yanımda gelen arkadaşım da şık olunca, masa adeta bir “sosyal deney” sahnesine döndü.
Yemek başlamadan önceki kısa muhabbetlerde samimi bir hava yakalanmıştı. Fakat adam viskisini eline alıp salona gelince, tüm beklentiler tepetaklak oldu. Başörtüsü, dar kıyafet, viski… Her şey yerli yerindeydi ama hiçbir şey bildiğimiz gibi değildi.
Kültürel Çelişkiler mi, Yaşam Tarzı Uyumu mu?
Yemekteki sohbetler ilerledikçe, bu ailenin aslında ne kadar kendine has bir düzen kurduğunu gördüm. Dışarıdan çelişki gibi görünen başörtüsüyle mini eteğin, dini simgelerle içkinin aynı çatı altında buluşabilmesi, o evde gayet doğaldı. Dışarıdan bakıldığında karmaşık gelen bu uyum, aslında onların hayat ritmiydi.
Adamla eşi arasında gözle görülür bir huzur ve karşılıklı saygı vardı. Bu da gösteriyordu ki, bazen “gelenek” ve “modernlik” aynı masada oturabiliyor. Üstelik bu masa, viski kadehleriyle donatılmış da olabiliyor.
Sonuç: Beklentilerin Ötesinde Bir Gece
Başta sıradan bir komşuluk yemeği gibi başlayan bu akşam, beni hayatın çok katmanlı yapısıyla yüzleştirdi. İnsanlar tek bir kalıba sığmaz. Başörtüsü takan biri viski içebilir; modern görünümlü biri son derece muhafazakâr olabilir.
O gece öğrendim ki, hayatın kuralları sandığımız kadar keskin değil. Her ev, her masa, her ilişki kendi kurallarını yazıyor. Önemli olan; anlamaya çalışmak, yargılamadan dinlemek.
Ve belki de… bazen en beklenmedik geceler, insana en çok şeyi öğretir.